28 Şubat 2013 Perşembe

Seyircisiz maçtan ceza almak

UEFA dün Fenerbahçe'nin BATE Borisov maçında atılan meşalenin faturasını açıkladı. Fenerbahçe, FC Viktoria Plzeň maçını yine seyircisiz oynayacak. Ayrıca iki yıl içinde herhangi bir olay daha olursa kupadan men edilecek. Tokat gibi bir ceza bu. Peki çok mu ağır?

İlk defa olsaydı ağır derdik ama UEFA'nın bu cezayı verme sebebini "ceza aldığın maçta bile güvenliği sağlayamadın"a çevirebiliriz. Yani bunun başka açıklaması olamaz. Yoksa böyle bir şeye bu ceza ve tehdit gibi olay uyarıyı alamazdınız. Yoksa cezanın abartığı olduğu ortada.

Bunlardan da öte ben asıl yönetim ve oyuncuların gerçek düşüncelerini merak ediyorum. Bunu yapan taraftar hakkında ne düşünüyorlar acaba? Keşke bulunsa o kişi de bu adam ibretlik, kendini bilmezin teki filan diye ifşa edilse. Ömür boyu men alsa, stada bile yaklaştırmasalar. Yani bu kadar sorumsuzluk en fazla neye mal olurduyu canlıya geçirdi. İşte taraftarın UEFA'ya okuduğu meydanın cezası aslında bu.

Türkiye'de taraftarlar hep kendilerini en tepede görüyorlar. Her kurumdan da kendilerini üstün görüyorlar. Yaptıkları en büyük hata bu işte. Yeri geldiğinde kabullenmesini de bilmelisin. Yarın en ufak şeyden ceza aldığında klübün Avrupa Kupalarından men edilirse bunun hesabını kim verecek?

Maçları zevk almak için değil, stres atmak için izlediğimiz için hep bunlar geliyor başımıza.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Didier Drogba

Tuttuğum takımdan önce bir futbolsever olduğumu özellikle belirtmek isterim. Zaten şimdiye kadar bu blogu takip edenler buradaki yazılardan da hepimizin öyle olduğunu anlamıştır diye düşünüyorum. 

Manisa'da Cumartesi günü oynanan maçla ilgili akıllarda Drogba kaldı. Hatta Manisa'dan Drogba geçti. Bir oyuncu, bir maça ve bir takımı nasıl bu kadar olumlu etkilerin kanıtlarından biriydi.

Bazı futbolcuların yaşı futbol için ilerlemiş olsa da bu onları etkilemez. Çünkü onlar gündelik hayatlarında da kendilerine çok iyi bakıyorlardır. Bu futbolculardan biri işte Drogba. Sadece saha içinde değil, saha dışında yaptıkları ile de çok saygı görüyor. Tuttuğunuz takım ne olursa olsa sizi kendine hayran bırakıyor. Hele geçen seneki Şampiyonlar Ligi serüveninde takıma olan etkisini gördükten sonra...

Cumartesi günü Manisa'da attığı golden sonraki sevinci Galatasaray için çok olumluydu. Bu içten sevinci içinde bitmeyen hırsın dışa vurumuydu. Hala buradayım diye haykırdı resmen. Onun varlığı takımdaki diğer oyuncuların da performanslarını yukarı çekti. Bu adam Türk Telekom Arena'da taraftarın da desteğini arkasına alırsa durdurulması imkansız birine dönüşür.

Galatasaray'a, bu efsaneyi bize canlı izleme fırsatı verdiği için teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Bununla birlikte onu hep mavi forma ile gördüğümüz için kırmızı formalı haline pek alışamadım.

10 Şubat 2013 Pazar

McGregor'un dramı...

İskoçya dışına ilk defa bu sezon çıkan Beşiktaş'ın kaleci McGregor belki de kariyerinin en garip yılını geçiriyor olabilir. Dışarıda onun hakkında duyabileceğiniz yorumlar genelde ne gelse yiyor üzerine kurulu veya güven vermediği yönünde. Peki gerçekten güven vermiyor mu?

Bana sorarsanız asla böyle bir durum yok. Premier League'den bu kadar talibi olan bir kaleci için bu yorumlar çok ağır ki reaksiyon süresinin iyi olduğunu bir çok pozisyonda görmüştük. Önündeki defans o kadar hata yapıyor, rakipler de bir kaleci için o kadar iğrenç yerlere şut çekiyor ki ne gelse yiyor oluyor. Bunda kaleciyi suçlamak ne kadar doğru olabilir? 

Maç içinde devamlı kıpkırmızı suratıyla önündeki defansa bağırıp, onları uyaran bir kaleciden bahsediyoruz. Adamın yüzünün güldüğünü daha göremedim ben. Kaleciler yalnızdır diye daha önce de yazmıştım, McGregor bunu baya ciddi ciddi yaşıyor. En son Elazığ deplasmanında yediği golde artık takatinin kalmadığını hissettim. Sanki önündeki defansı hakeme şikayet ediyor gibiydi.

İskoçya dışına ilk defa Rangers'ın başına gelenler yüzünden çıktı. Hele ki o İskoç şivesi ile burada kime ne dert anlatabilir onu da düşünmek lazım.

7 Şubat 2013 Perşembe

Vardır Bir Hikmet'i



Bursaspor tarih yazarken başında Ertuğrul Sağlam vardı.

Ee, futbol başarı endeksli. Başarısız olduğun an kredin bitiyor. Zaten hayatta kimsenin yüzde yüz kredisi yoktur.

Yanlış transfer politikaları ve bir türlü toparlayamayan takımın sorumluluğu Ertuğrul Sağlam’ın omuzlarındaydı ve tarihi başarıların kredisi de bir gün tükenecekti.

Gelelim yerine gelen Hikmet Karaman’a. Pek çok kişi bu durumu şaşırtıcı buldu haliyle.

Hikmet Hoca ligin realitelerini en iyi bilen teknik direktörlerden biri; özellikle ligden düşme potasına giren pek çok takımı çekip kurtarmasıyla biliniyor. Bu tamam. Ama Bursaspor için bu özelliklerde bir takım tanımlaması yapamayız. Sonuçta Bursaspor Ertuğrul Sağlam’ın çıtayı yukarı çekmesiyle artık ligde 5. olsa bile başarısız sayılacak bir takım.

Madalyonun öteki yüzüne bakarsak; Hikmet Karaman için de büyük bir şans. Bursaspor başarıya ulaşmak adına kendisine pek çok imkan sunacak. Hem de sezonun ortasında gelmesi takımı tanımasına ve gelecek yıl için hazırlık yapabilmesine olanak sağlayacak.

Başarısız olursa ne mi olacak? Elbette ligde zor günler geçiren bir takım bulunur…