24 Aralık 2013 Salı

İshak Doğan Balonu

Peşin konuşayım, lafı dolandırmayım, İshak Doğan ikinci Sabri’dir.

Futbol hayatına Arminia Bielefeld II’de başlayan 1990 doğumlu gurbetçi oyuncumuz burada aslında forvet ve forvet arkası oynamış. “Sametoca” almış bu arkadaşı sol bek yapmış. Ankaragücü ligden düşünce Karabükspor’a transfer olmuş.

Karabükspor’un son 5 maçını canlı izledim. İshak sol bek oynuyor, ayrıca takımın duran top kullanıcısı konumunda. Bir noktadan sonra o kadar dikkatimi çeken şey; top tekniği ve fundamentali o kadar zayıf ki takımın adeta zayıf halkası. Ama çevikliği ile sanki her an bir şey yapacakmış gibi, aslında hiçbir şey yapmıyor. Bir noktadan sonra özellikle onu izlemeye başladım ve vardığım yargı şudur: Tam bir balon!

Velhasıl Sabri’nin yıllarca hem Galatasaray’da hem de milli takımda ekmek yiyebildiğini düşünürsek bu arkadaşımız da kendisine yer bulabilir. Sonuçta Türkiye fırsatlar ülkesi!

Kendisini izleyip eğlenceme bakarım diye düşünürken Galatasaray’ın sol bek için düşündüğü haberleri ile şok oldum. Sağda Sabri solda İshak ile çabuk yaşlanma belirtileri gösteren bir Galatasaray taraftarı profili karşımıza çıkabilir. Aman dikkat! 

20 Aralık 2013 Cuma

Ee yuh artık!

Burada hiç hakem ve federasyon eleştiren yazılar olmayacaktı. Bu blogu açarken özellikle arkadaşlara da belirtmiştim de bu kadarı da fazla. Geçen hafta hakemleri koruyan bir yazı yazmaya başlamış, sonra bekletmiştim. İçime doğmuş resmen.

Dün Kasımpaşaspor - Beşiktaş maçının faturası çıktı. Kasımpaşa'ya 2(!) maç seyircisiz ve Motta'ya 3 maç ceza + para cezası verildiğini öğrendik. Hani ağzıma geleni söylüyorum filan ama içindeki fırtına dinmiyor. Bu kadar adaletsiz, taraflı ve şuursuz bir ceza olabilir mi? Herifin teki sahaya girecek, futbolcuya saldıracak ve üstüne bir gün sonra serbest bırakılacak ama ona vuran oyuncu 3 maç ceza alacak. Güvenliği sağlayamayan ev sahibi takıma ise sadece 2 maç ceza verilecek. Beşiktaş ligden çekilsin, istedikleri olsun bari de en azından adam gibi yönetsinler. İçine sıçmasınlar ligin de daha fazla.

Aynı hareketi yapan Almeida'yı ikinci sarıdan atarken, Motta'yı direkt kırmızıdan atması zaten abesken adama 3 maç ceza vereceksin, sonra para cezası da bonusu olacak. Ben haberi okurken devamında hapis cezası filan bekledim.

Madem öyle bundan sonra maçlarda gole giden oyuncunun üzerine taraftar salalım, hem ona vuran da kırmızı görsün, hem de top bizde kalır. Sonunda da vuran oyuncu suçlu oluyorsa müthiş bir taktik olur.  Bu kadar saçma sapan iş yapılmaz arkadaş!

Beşiktaş yönetimine artık çok daha fazla iş düşüyor. Bu kadar büyük haksızlıklara karşı çok planlı ve güçlü hareket etmeleri gerekiyor.

Not: Sahaya giren kişilere fiziksel müdahale ettikleri için Almeida ve Motta'nın kırmızı kartına hiç bir lafımız yok. Belki de o gün sahada verilen tek doğru karar Motta'nın kırmızı kartıydı...

7 Aralık 2013 Cumartesi

Gazozuna Kupa


Hafta içi kupa mesaisine çıkan ülkemizin büyük takımları aslında güzel bir sınav ve akabinde mesaj verdiler. Çoğu büyük ve baş altı takım sürpriz bir şekilde alt ligden gelen ekiplere mağlup olurken futbolu yöneten kesimlere de en sağlam cezayı kestiler. Kim bilir, biz anlamadık ama belki de bu sezon kupanın böyle sürprizlere açık olacağı sezon başından belliydi.

"Her maç 250.000 euro oyuncularımıza prim ödüyoruz. Toplam da oyunculara 3 milyon euro prim dağıtıyoruz. Federasyondan ise bunun karşılığında kupa galibi olarak toplam 1.5-2 milyon euro alıyoruz. Oyuncularımıza verdiğimiz final primiyle birlikte nereden baksanız 2 milyon eurodan fazla zararımız oluyor. Eğer federasyon buna bir önlem almaz ve statü değiştirilmezse biz A2 takımıyla maçlara çıkacağız ve yenileceğiz."

Bu sözler yanılmıyorsam geçen Mayıs ayındaki bir kongre de Aziz Yıldırım tarafından söylenmişti. Kupadan bir kâr sağlamıyoruz. O gün Aziz Yıldırım için her şey paradan ibaretmiş gibi gösterilmiş olsa da aslında bu ülkenin futbolundaki temel bir sorun bir kez daha gün yüzüne çıkarılmıştı.

"Yönetim başarısızlığı ve yandaş kayırma..." 

Türk futbolunun 2000'lere kadar başından ne geçmiş olursa olsun tartışmasız en büyük takımlarından birinin itibarını dibe batırıp neredeyse kayyum ayağına kadar çekmeyi başarmış bir insanın, siyasi otoriteler tarafından başa getirilmesinden sonra zaten ne beklenebilirdi ki?

Mehmet Ali Aydınlar döneminin başarılı bir uygulaması olarak önce dünyanın en saçma sistemi olan gruplu kupa eliminasyon sistemi kaldırılmış ve baştan sona tek maçlı eleme sistemine geçilmişti. Bir seneliğine de olsa kupa gerçekten heyecan arz eden bir şey olmuş ve alttan gelen takımların büyük takımların zevk pompası olması engellenmiş, hatta ciddi bir tehlike olmaları sağlanmıştı. Örneğin o dönem 2. Lig Beyaz grupta yer alan Buğsaşspor, PTT 1. ligden birçok rakibi saf dışı bırakarak 4. tura kadar gelmeyi başarmış ve adından söz ettirmişti. Örneğin az forma şansı bulmuş olsa da Şener Özbayraklı'nın ilk fark edildiği maç şuan ki takımı Bursaspor'a karşı oynadığı 4. tur eleme maçıydı. Sezon sonu Bursaspor onu kadrosuna katacak ve ülke bazında ün yapacak performanslara imza atacaktı. Ha keza aynı turda kendi evinde sürpriz bir şekilde neredeyse tam kadro Beşiktaş'ı elemeyi başaran Boluspor'un yıldızı Ferhat Kiraz da adından söz ettirecek ve Süper Lig de yine Bursaspor'a imza atacaktı. O dönem düşüşte olan Sivasspor'un da tekrar yükselişinin başlangıç dönemine en parlak örnekte yine Türk Telekom Arena da o sene şampiyon olacak Galatasaray'ı yenmeleri gösterilecekti. Çeyrek final sonrası da kıyası mücadelelere ve büyükçe önemsenen maçlara ev sahipliği yapan kupayı kazanan Fenerbahçe, çeyrek yüzyılı aşan Türkiye Kupası hasretine son verecekti.

Ne güzel bir hikaye, ama işte her güzelliğin olduğu yerde rant vardır ve rantın olduğu yerde yaşam belirtileri son bulur.

O sezon aynı zamanda kupanın yayın haklarını da alan yayıncı kuruluş Turkuvaz Medya, yani ATV, insanların kupayı izlemeye başlamasıyla birlikte burayı bir gelir kapısına dönüştürmek ister. Aynı siyasi yandaş grubun içinde yer alan şahsın federasyon başkanı olmasıyla da emellerine bir adım daha yaklaşan kuruluş yıllardır insanların en çok beğendiği eliminasyon sistemini ertesi sezon değiştirme kararı alır.

Yeni sisteme göre artık tek maçlı beş eleme turundan sonra kalan dört takım, aralarında ikişer maç oynayacakları iki gruba gidecek ve bu gruplardan çıkan takımlar çift maç usulü yarı final oynayarak tek maçlı finale çıkacaklar.

Ne kadar güzel rant kokuyor değil mi?


"Facia Sistemde İlk Sezon"

Yeni sistemin ilk senesinde amaçlanan şey aslında basitti. Büyük takımların kupada da aralarında birden fazla maç yapması ve bunların yayınından kâr amacı sağlama...

İlk sezon grup aşamalarını geçen takımlar arasında aslında beklenmedik sürprizler yaşandı. Grup öncesi son turda son şampiyon ve o sene yine şampiyon olacak Galatasaray, 1461 Trabzonspor tarafından elenecekti. Antalyaspor'a elenen Beşiktaş ve zayıf Mersin İdman Yurdu'na yenilen Gençlerbirliği ufak çapta sürprizlere yol açacak olsa da gruplarda acı gerçek ortaya çıkacaktı.

Her takımında gruplarda altı maç oynamak zorunda oluşu iki temel soruna yol açıyordu:

1- Maddi gelir sağlanmadan yüklü giderlerin olması,
2- Lig başladıktan sonra takım yükünün haftada üç maça çıkması;

Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'si bu sezon sonunda da kupayı kaldırdı ancak bu uzun yazının en başındaki söylemlerde ilk fırsatta dile getirildi. Çekilen acıya karşılık hiçbir getirisi olmayan kupa!

Üstüne üstlük yaklaşık 30 kişilik bir kadronuz yoksa zaten her maça ayrı bir takım olarak çıkamıyorsunuz. Türkiye de böyle bir genişliğe sahip olan takım olmadığından ve olamayacağından ötürü de mecburen as oyuncularınızı riske etmeniz gerekiyordu. Sakatlık riski, fiziksel ve psikolojik yorgunluk işin işine girdiğinde her sezon ya şampiyonluk ya da Avrupa için ilk beş kovalayan takımlara "oynamayanlara şans verilir." gibi bir düşünce bile lükse kaçıyor.

Para ödülünün bir çok ikinci lig takımının bile işe yaramayacağı bir ortamda Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray niye kendilerini riske etsin ki?


"Sürpriz mi? Plan mı?"

Bu haftanın ilk sürpriz olarak adlandırılan olayı Türk Telekom Arena da Galatasaray'dan geldi. İkinci ligde kötü günler geçiren rakibini penaltı atışlarıyla zar zor yenen Galatasaray dalga konusu olsa da şuna değinmek gerekiyor. Bu maçta Galatasaray'ın as kadrosundan sayılabilecek sadece iki isim ilk onbirde yer bulurken yedekten giren Umut ile bu sayı üçe çıkmıştı. Galatasaray neredeyse hiçbir as oyuncusunu oynatmadığı maçtan ucu ucuna tur atlamayı başardı ama ana kadrosunu da korumayı başardı. Bir sonraki hafta içi Şampiyonlar Ligi'nde ölüm kalım maçına çıkacak bir takım için en mantıklı hareketti.

Bir sonraki gün Süper Lig'in lideri, PTT 1. Lig'in en son sırasındaki takıma kendi evinde yenilirken maçta as kadrodan tek bir oyuncu yer alıyordu. Her ne kadar sonlara doğru maçı çevirme adına Emenike ve Alper oyuna alınmış olsa da maçta oyuncuların hal ve tavırları aslında bu maçın istenmediğini kanıtlar nitelikteydi. Tıpkı bir gün sonra Beşiktaş maçında olacak olanlar gibi...

Beşiktaş yine bir alt ligin kötü günler geçiren takımı Bucaspor'a konuk olurken as kadrosundan 4 isme şans tanımıştı. Gerçi bu birazda Beşiktaş kadrosunun alternatifsizliğinden kaynaklı oluşundandı. Serdar ve Oğuzhan'ın yedeklerinin bulunmayışı, Atiba ve Veli'nin yedeği Sezer'in kadro dışı oluşuyla birlikte Escude'nin sakatlık sonrası maç eksiğinin olması onların sahaya sürülmesine yol açmıştı. Yine isteksiz oynayan futbolcular ve saha kenarında normal hırslı hal ve tavırlarının aksine oturan Slaven Bilic... Maça sonradan giren on bir oyuncusu Gökhan hırsı ve Beşiktaş'ın unutulmuş forveti Ömer'in katkısıyla beraberlik yakalanmış olsa da maçtan onlarda çabucak koptu...

Ligde zirve yarışı içinde olmadığı ve çok kötü bir açılış yaptığı için diplerde yer alan Gençlerbirliği'nin yarı yarıya rotasyona gitmesiyle kendi evinde Nazilli Belediye'ye yenilmesi de aslında kupanın değerini gözler önüne koydu. Zaten kadro darlığından oynamak zorunda kalan Gosso ve arkadaşlarının hal ve tavırları "ne arıyoruz biz burada?" der gibiydi. Ha keza Bursaspor, Eskişehirspor ve Antalya gibi takımların adam gibi futbol oynamadan atlamaları da bir başka hikaye konusu olur.

Trabzonspor'un ise neredeyse tam kadro çıkmasına rağmen elenmiş olması malesef bu takımlar arasında kendine yer bulamayacak. Orası Balıkesir adına bambaşka bir başarı hikayesini hak ediyor. Belki sezon sonu bir Balıkesir yazısı çıkartırız, o zaman övgü dolu bir paragraf içinde burayı da yazarız.

"Alternatif Senaryo"

Şimdi bundan sonra yaşananlar olmamış gibi davranalım. Üç büyükler elenmemiş ve yoluna devam ediyor. Hatta bir sonraki turu da geçip gruplara kaldılar. Ne olacak?

Bana kalırsa en sıkıntılı durumda kalacak olan takım olan Galatasaray'dan başlayalım. Büyük bir mucize olmazsa Şubat sonrasında Avrupa Ligi'nde yoluna devam edecek olan Galatasaray'a aynı dönemde her hafta içi bir kupa maçı mesaisi daha çıkacak. Zaten dar olan ve ilk onbirine bile normalde rotasyonda kendine yer bulamayacak futbolcuları monte etmek zorunda kalan Galatasaray, birde kupa için adam bulmak zorunda kalacaktı. Devre arası en az 6-7 yerli oyuncu bulmadığı veya altyapıdan çıkartmadığı takdirde üç kulvarda birden ilerlemesi inanılmaz zor bir hal alacaktı. Ligin önemi, Avrupa'nın öneminin yanında kupanın önemi ne olacaktı? Kötü bir dilek olarak algılanmasın ama ben gelecek tur Galatasaray'ın da kupaya veda edeceğini düşünüyorum. Bu hafta olduğu gibi kaza ile turu geçip gruplara kalırsa belki işler değişir ve yukarıyı zorlayabilir ama bu takım için başka bir sorunu daha ortaya çıkıyor.

200 milyon dolara yakın harcaması olan Galatasaray'ın zaten Avrupa kupası giderleri öyle ya da böyle var iken ve artık kesinleşen en az 3-4 transferin de giderleri buna eklenecekken bir de gereksiz bir kupa için ekstra gelir yükünün altına girmeyi göze alacaklarını hiç sanmıyorum. En azından ben yönetici olsam bu yükün altına girmek istemezdim. Siz ister miydiniz?

Bu turda Galatasaray'ın elenmesi kafadan takımın kasasında 4-5 milyon euroya yakın bir paranın kalması anlamına geliyor. Yerli piyasasının en iyilerinden bir transfer, belki şampiyonluk için önemli bir hamle olacak. Kim bilebilir?

Lig yarışında zirvede yer alan Fenerbahçe ilk on biriyle şampiyonluğu bu kadar çok isterken ve iyi oynarken aslında en büyük soruna şans eseri pek yakalanmadılar. As oyuncularının bir iki tanesinin değişmesiyle sistemlerinde çok büyük eksiklikler doğabiliyor ve takım bocalayabiliyor. Şimdiye kadar son dakika golleriyle bunları iyi kotarsalar da bunun ligin ikinci yarısında devam edeceğini kimse garantileyemez. Kupa mesaileriyle yedekleri de riske atmak, hatta as takımdan oyuncuları riske atmak şampiyonluğu büyük bir gösteriş içinde kazanmak isteyen bir takım için ne kadar doğrudur? Her şeyi geçtik Aziz Yıldırım'ın sezon başı açıklamaları aslında tek bir yöne çıkıyor: "İstediği oldu!"

Beşiktaş'a gelsek orası bambaşka bir sıkıntı. Geçen yıl takımın parası yoktu adam gibi takviye yapılmadı. Gerçi Samet Aybaba'nın da vizyonsuzluğu ortadaydı. Bu sene para var, iş bilir Önder Özen'in parayı düzgün kullanmayı istemesinden ötürü saçılamıyor. Doğru olan bu ama Beşiktaş'ın yakın dönemden ziyade birkaç sene sonrasını düşünerek kadro kuruyor olması da günün as takımını çok zor durumda bırakıyor. Kupada ilerlemek belki en çok Beşiktaş'a yarayacaktı. Aynı zamanda en büyük zararı da Beşiktaş'a verecekti çünkü her senaryo da en az 3-4 as oyuncusunu kupa maçlarına çıkarmak zorunda olan takımda fiziksel ve mental yorgunluk baş gösterecek ve özellikle Şubat döneminden sonra büyük düşüşler yaşanacaktı. Bu takım zaten şuan bile ana kadrosundan bir sakat verdiğinde tamamen dağılıyor ve oyundan düşüyor. Sakat vermese bile yorgunluk yüzünden ikinci devreler oyundan düşüyor. Düşüyor da düşüyor... Devre arası transfer düşünülmeyen, yapılsa bile en fazla 1 ya da 2 fırsat transferinin yapılacağı ortamda kupaya adam yollamak kulübe maddi masraftan ziyade daha büyük sorunlar açacaktı.

Üstte örnek verdik onları da ekleyelim. 20 as futbolcudan oluşan kadrosuyla Gençlerbirliği yükselme amacında olduğu ve daha çok önem verdiği ligle birlikte kupayı nasıl götürecekti? Yazının bu ana kadar olan kısmında sakatlık, kart cezaları gibi sorunlardan bahsetmediğimi de hatırlatayım.


"Gazozuna Kupa"

Birazcık elenen büyük takımları aklama yazısı gibi gözüküyor olsa da hal böyleyken ve bu kupa takımlar için hiçbir anlam ifade etmiyorken izleyiciler bu kupaya niye önem göstersin? Hangi Fenerbahçe veya Beşiktaş taraftarı elendiğine gerçekten üzüldü ki? Ya da hangi Galatasaray taraftarı turu atladığına gerçek anlamda sevindi?

Zaten şuan sosyal medya ve hatta genel olarak her yerde konuşulan tek bir şey var. Yayıncı kuruluş ATV'nin elinde bu kupanın çok büyük patladığı...

Galatasaray'ın bir sonraki turda elenmesiyle birlikte olası bütün pazarlama piyonlarını kaybedecek olan kuruluş kupadan hiçbir gelir sağlayamayacak. Zaten izlenmeyen kupa maçları tamamen ufak kitlelere yöneltilecek. Milyonlar hedeflenirken yüz binlerin maçları izlemesinin kulüpler ve futbol severlerden ziyade en çok yayıncı kuruluşa koyacak olmasını da aslında ilahi adalet olarak adlandırsak saçmalamış olmayız.

Bu yayıncı kuruluşun gününde ve saatinde dizi yayınlamak ve onunda gelirlerini toplamak için günün maçlarını hafta içi 19:00 da yayınladığını, daha doğrusu o saate koydurduğunu da hatırlayalım. "İnsanlar stada gitmesi önemli değil, yeter ki bizim yayın izlensin duble para kaldıralım." Beşiktaş'ın maçının dizi uğruna ana kanalda yayınlanmadığını da hatırlatalım.

Böyle bir ortamda takımlar kupaya değer vermezken ve izleyici de buna otomatik olarak ayak uyduracakken bu kupa neyine oynanıyor? Gazozuna kupa benzetmesini tam tamına buraya oturtsak olur. Çünkü bu etaptan sonra kupanın ülke genelinde hiçbir heyecanının kalmadığı ve ufak kitlelere hitap edecek oluşu bir gerçek...

Umuyorum ve eminim benle birlikte çok kişi de bunu temenni ediyordur ki bu sene yaşananlar gelecek senede yaşanır. Yayıncılık rantına karşı TV seyircisi ayakta duramaz. Kutunun karşısına geçtiğimizde aptallaşırız. Bizi bu bozukluktan kurtaracak tek şey ise yine takımlarımız. Umarım seneye de bu başarısızlık/başarı durumu tekrarlanır!



6 Aralık 2013 Cuma

2014 Dünya Kupası Grupları Belli Oldu

 2014 yazında Brezilya'da düzenlenecek Dünya Kupası grupları belli oldu.D ve G gruplarında yer alan takımların maçlarını çeyrek final tadında izleyeceğimiz kesin. Turnuvada sürpriz yapmasını beklediğim Belçika'nın önü gayet açık gibi görünüyor.