26 Temmuz 2013 Cuma

U20 Dünya Kupası Final Günü


Öncelikle bir notla başlayayım. Yazıyı turnuva final gününden iki gün sonra XYZ Dergi için yazdım. Orada yayınlanmadan buraya da koymak istemedim. Biraz gecikmiş olduk kusura bakmayın.

Gezi olaylarının takibi vs derken ülkemizde düzenlenen U20 Dünya Kupası’na konsantre olamamıştım. 2.5 ay önce arkadaşımla aldığımız final bileti beni turnuvaya bağladı diyebilirim.

Önce nereden başlasam bilemiyorum. Organizasyon mu yoksa oynana futbol mu konuşmalıyız? Geleceğin futbolcularına bu kadar ilgisiz olmamız biraz utanç verici diyebilirim. Trabzon’da Salih’in sırf Fenerbahçe’de oynuyor diye ıslıklanması ve küfürler yemesi de cabası. Turnuva organizasyonu farklı bir şey stadı dışındaki organizasyonlar farklı. U20’de olsa sonuçta bir dünya kupası düzenlenen turnuva. Final günü saat 17.00 gibi Türk Telekom Arena’ya girerken koskoca stad girişinde sadece bir kapının yarısının açık olması çok garip. Ramazan’da bu sıcakta yüzlerce insan o yarım kapıdan girmeye çalışıyordu. Yarım kapının diğer yarısı da açıldığında beni arayan güvenliğin ‘Neden açtılar bu kapıyı ya?’ demesi manidardı cidden.

Stad çevresinde komşumuz da olmasının verdiği avantajla Iraklı futbolseverler kaynıyordu. Kendimi Irak’ta sandım diyebilirim. Ellerinden geldiğince organize olmaya çalışmışlar. Ufak bayrak ve sapka dağıtıyorlardı. Hep sorunları mı gördün diyecekseniz belki de stada girerken belli bir sıranın olmaması da sinir bozucuydu. Iraklı vatandaşların bir kısmı devamlı önden kaynak yapma derdindeydi. Hatta bir biletle iki kişi giren bile oldu. Biletleri kontrol eden kişinin ses çıkarmaması da garip. Hepsinin ötesinde bunları denetleyen bir güvenliğin olmaması da çok acayip. Bir şekilde içeri girdiğimizde Türkiye’de klasik olan içeri su ve bozuk para almama olayı burada da karşımızda idi. Bunu yabancı futbolsevere nasıl izah edeceksin? Bu sıcakta yanında su getiriyor ve içeri almıyorsunuz. Iraklı orta yaşlı bir kadında tepki olarak elindeki 1.5 litrelik suyu yere döktü polisin önünde. Polisin de ‘hadi lan yürüyün!’ tepkisi arkasından geldi. Daha önce yurt dışında böyle bir turnuva maçına gitmedim ama en azından Camp Nou’da maç izledim iki kere. Alışmışız ya polisi görünce kollarımı açtım ve adam bana garip garip baktı bu ne yapıyor diye. Bunları gördükten sonra Fifa’nın düzenlediği bir dünya kupasında bu tip şeyleri görünce yadırgıyorum. Çünkü içeride zaten şişe su da satılıyor, para üstü olarak bozuk para da veriliyor. Artık bazı şeyleri aşmamız gerekiyor. Cidden stadlarda medeniyeti öğrenmemiz gerekiyor artık.

Bir de şu satın alınan koltuklara oturmayıp, başka yerlere oturma merakı var. Iraklılar üç ayrı tribünde ama en çok maraton tribününde olmak üzere tam ortalara yerleşmişlerdi. Gana resmen deplasmana çıkmış gibiydi. Tabi yerine oturmak isteyen insanlar koltuklarında başkalarını gördüler. Bunu güvenliğe söyleyen bir kadın ‘ne yapabilirim?’ tarzı bir yanıt aldı. Haliyle hakkını arayan kadın güvenliğe kaldırabilirsiniz tarzı bir cevap verince hareketlenme başladı. ‘Yerime oturuyorsunuz’un cevabı olarak ‘Benimde yerime oturuyorlar ama’ cevabını artık vermememiz gerekiyor. Artık bunları aşmamız gerekiyor. O zaman onların oturmasına izin verme, kaldır. Biz 2020 Olimpiyatları’na aday şehiriz. Artık bunları aşmamız gerekiyor. En ufak bir basketbol turnuvası etkinliğinde bile onlarca yer gösteren çocuk varken final günü kimseyi göremedim. Sadece güvenlik vardı ve onlardan yardım talep edebiliyordunuz. Halbuki stada girer girmez bu çocukların insanlara yerlerini göstermesi gerekir. Seyircinin pek ilgilenmediği turnuvaya yönetimde bu detaylarla uğraşmak istememiş mi acaba?


Maçlara gelirsek önce Irak - Gana 3.lük maçıyla açılış yaptık. Irak resmen taraftar gücünü arkasına alıp ilk 10 dakika çok güzel baskı kurdu. Gana finale çıkamamanın ve turnuvanın son maçına çıkmanın verdiği fiziksel yorgunluğunda etkisiyle daha önceki maçlardaki uyumu sağlayamadı. Lakin daha sonra dengelenen oyun sonucunda golleri buldu. Gana geri beşlisi gerçekten baya başarılıydı. Özellikle hamle zamanlamaları ve pozisyon alma yetenekleri iyiydi. Turnuvada adından çokça söz ettiren Ebenezer Assifuah ve Frank Acheampong dışında ben Irak’ın yedi numarası Jawad Kadhim’i çok beğendim. Oyunu iyi okuyan, atletik ve ayağına hakim bir oyuncu. İlerde cidden iyi klüplerde oynayacağını düşünüyorum. Maçın sonuna doğru az sayıdaki Gana taraftarının ‘Champion Gana!’ tezaruhatlarına başladığı an Iraklı seyircilerin direk ayağa kalkıp alkışlaması güzel bir andı.


Irak - Gana maçı biter bitmez Uruguay taraftarları stadı doldurmaya başladı. En azından Irak taraftarının boşalttığı yerleri. Çok renkli Uruguay taraftarlarını maçı izlemeye gelen Türk futbolseverlerinin de desteğini fazlasıyla aldı. Uçakla 2.5 saat uzaklıktaki Fransa’nın seyircisi yok denecek kadar azken tüm stad akustiğinde veridiği güçle Uruguay diye inledi diyebiliriz.


Bizi eledikleri için mi yoksa Uruguay daha sempatik geldi diye midir Fransa’ya ciddi deplasman havası yaratıldı. Kraldan çok kralcı olma huyumuz meşhurdur. İlla bir taraf tutulması gerekir. En alakasız hiç bilmediğimiz takımlarda birbirleri ile oynasalar bu ülkede bu böyledir. Tüm stad Fransa’yı yuhlarken ben de aralarında nadir Allez Les Blues diye tezaruhat yapanlardanım. Maç boyunca ıslıklama tamam lakin penaltılar da bence taraf tutmamız yanlıştı. Eğer yuhluyorsan Pogba’nın sesi duyamıyorum hareketini de kabul edeceksin. Areola’nın penaltı kurtardıktan sonra ıslıklayanlara doğru yaptığı hareket ne kadar doğru değilse ülkesine getirdiği kupa alkışa değerdi.

Fransa gençlerini fazla hormona boğmuş sanırsam. Areola ve geri dörtlünün üçü ve önlerinde oynayan Pogba ile Sanogo baya dev gibiydiler. Bu fiziksel avantajı çok iyi kullandı Fransa. Uzun boylarının yanında atletik fiziklerine hız da eklenince iki bek arasındaki mesafa rahatlıkla açılabiliyor, bu sayede beklerde hucuma daha çok çıkabiliyordu. Pogba zaten tecrübesi ile takımı çok güzel yönetti. İki takımında finalin verdiği stresle ne kadar kontrollü olduğunu söylememize gerek yok sanırsam. Fransa’nın sol bekini (sanırsam Digne idi) ve kalecisi Areola’yı çok beğendim. Thauvin için ekstra bir şeyler yazmaya gerek yok sanırsam. Pogba fizik ve oynadığı pozisyon olarak Viera’yı anımsattı bana. Yükselme döneminde Juventus’ta oynuyor olması da mı tesadüf?

Son olarak Akdeniz Oyunlarındaki doping skandallarının Kırkpınar’a kadar sıçraması, Rusya’da düzenlenecek Atletizm oyunlarından men edilme tehlikesinin yanı sıra, NBA’de oynayan oyuncumuzun bile dopingli çıkmasına rağmen milli takım kaptanlığının devam etmesinin üstüne U20 Dünya Kupası’ndaki seyircisizlik rekorlarının üstüne sorum şu olacak: Biz olimpiyat düzenlemeyi ne kadar hak ediyoruz.

Not: Ben bu yazıyı yazdıktan bir hafta, on gün sonra PSG, Digne'yi 15 milyon euro bonservisle transfer etti.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Kasımpaşa'da Beşiktaş...


İnönü Stadı'nın yıkılması ve yeni stadın yapılma sürecinde Beşiktaş'ın maçlarını nerede oynayacağı muallaktı. Şükrü Saraçoğlu, Türk Telekom Arena isimleri bile geçti. En son Başakşehir ve Zeytinburnu Stadı da seçeneklere eklenmişti. Her ne kadar metro yapılmış olsa da Olimpiyat Stadı en son ve en kötü tercih olacaktı. Sonunda açıklama geldi ve Kasımpaşa'nın Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda karar kılındı. Anlaşma bu hafta içinde imzalanacak deniyor. Peki bu ne kadar doğru bir tercih?

Öncelikle saha içi konusuyla başlayalım. Olimpiyat Stadı'nda oynayan bir takım hiç bir zaman başarılı olamaz. Tribünlerin sahaya olan uzaklığı ve stadın büyüklüğü nedeniyle dolmayan tribünlerden dolayı rakibe bir baskı kuramazsınız. Bu yüzden Beşiktaş yönetimi diğer alternatiflere yöneldi. En başından beri dediğim gibi Türk Telekom Arena Galatasaray'ın, Şükrü Saraçoğlu ise Fenerbahçe'nin mabedidir. Bu mabedlerde Beşiktaş iç saha maçı yapmamalıdır. Ben nasıl İnönü Stadı'nda bu iki ezeli rakibin iç saha maçı yapmaması gerektiğini düşünüyorsam, aynı saygıyı onlara da göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunu bir Beşiktaşlı olarak değil bir futbolsever olarak söylemek benim görevimdir.

Diğer alternatifler ise doğru tercihlerdi. Kapasiteleri düşük olsa bile Beşiktaş'ın taraftarının gücü ortadadır ve bu statlarda rakibi çok güzel baskı altına alabilirsiniz. Semte de yakın olması sebebiyle de Kasımpaşa Stadı tercih edildi diye düşünüyorum. Stadın handikabı ise birbirinden ayrı üç tribünü olması.

Saha dışı boyutuna bakarsak, Kasımpaşa taraftarı ile Beşiktaş taraftarının arasının iyi olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunun üstüne en son Gezi olaylarında Çarşı'nın ön plana çıkması ve hatta kurucularından kişilerin de terör örgütü kurmak suçuyla gözaltına alınması da cabası. En son olarak da Kasımpaşa taraftar grubunun bir açıklama ile Beşiktaş'ın maçlarını statlarında oynamalarını istememesi ve eski husumeti canlandıracağını söylemeleri de olayın ne boyutta olduğunu gösteriyor.

Bu üç nedenden dolayı ben Beşiktaş'ın bu sene kaç maçı seyircili oynayabileceğini merak ediyorum. Gerek Haziran ayında yaşananlar ve stadın ismi nedeniyle taraftarın takınacağı tavır gerekse de Kasımpaşa ve Beşiktaş taraftarının karşılıklı takınacağı tavır bunu belirleyecek. Hepimizin gönlünden geçen ise sorunsuz, kazasız, belasız olabildiğince az cezalı bir sezon bizimle olsun.