“Galatasaray Elazığspor deplasmanından 1-0’lık galibiyetle
döndü. Melo penaltı kurtardı.”
Mekana beraber oturduklarım “nasıl yani?“ bakışlarına
bürünürken ben usulca içkimi yudumluyordum. Hayır çok içmemiştim ve Melo’nun
penaltı kurtarmasına şaşırmadım.
Melo ile ilgili bir konuşmanın en az yüzde 50’si futbol
tekniğinin dışına çıkıyor. Saha içindeki agresifliği, hırsı, taraftar ile olan
iletişimi ve elektriği onu farklı bir futbolcu yapıyor.
Futbolseverler bu oyundan aldıkları zevkin futbolcuların tarafından
alınmadığı bir çağda yaşadıklarının farkında. Profesyonel ve endüstriyel
futboldafutbolcular bu işin business olduğunu açıkça dile getiriyor; hatta
denilebilir ki futbola farklı bir anlam yükleyen futbolculara garip gözle
bakılıyor.
Böylesi bir dönemde İtalya’da aradığını bulamayan Melo
Türkiye’de kendini buldu. Oynadığı oyunla değil, bazen göze hoş gelen hırsı
bazen taraflı tarafsız herkesi çileden çıkaran agresifliği ile seyirciye kendisi
sokakta veya halı sahada oynarken aldığı duyguyu anımsatan Melo daha çok
penaltı kurtarır, gol atar, kırmızı kart görür, olay çıkartır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder