18 Kasım 2011'de yazdığım bir yazı.
Dün Radikal’de Kenan Başaran’ın eski bir yazısını okudum. Yazısını şöyle bitiriyor: “Cem Dizdar’ın Egemen pasıyla bitireyim: Kalesine golü atan Egemen’in o bakışı Beşiktaş’a bir ağıt gibi. Teselli eden bir kişi bile yok. Beşiktaşşlı üzülecekse Egemen’in öylece yapayalnız bırakılmasına üzülmeli. Ve İlhan Mansız’ın Fevzi’ye o jestini de hatırlamalı…” Çok ince görülmüş bir olay bu. Aslında Beşiktaş’ın son şampiyonluğundan beri dökülmesinin asıl sebeplerinden biri de bu. Portekiz furyası ile başlayıp, kaybettiğimiz bir ruh. Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan özelliğimizi kaybetmemiz. Cem Dizdar’ın pasıyla Kenan Başaran’ın bize hatırlattığı Fevzi olaylarını dün bir kez daha buldum izledim.
Bilmeyen varsa diye ya da hatırlamayan varsa diye tekrar hatırlatmak isterim. Fevzi, Denizli deplasmanında iki hatalı gol üst üste yer. Biri auta çıkan topu içeri alması, diğeri elinden kaçırması. İlk yarının son dakikalarında Beşiktaş golü bulur ve soyunma odasına 2-1 mağlup gider. İkinci yarıda İlhan Mansız skoru 2-2′ye getiren golü attıktan sonra formasının altından Fevzi’nin formasını çıkarır. Benim halen bile izlediğimde duygulanmama sebep olan bir olaydır bu. Bir hafta sonra ise Beşiktaş İnönü’de Rizespor ile oynar ve Fevzi gene topu elinden kaçırır ve skor 1-1′e gelir. İşte o an Fevzi yıkıldığında yanına Tümer ile bir arkadaşı gelir ve ona moral vermeye çalışırlar. Tümer’in bağırması rahatlıkla duyuluyor. Onu teselli etmesi, yerden kaldırması ve moralini bozmamasını söylemesi. Sonra zaten Fevzi’nin müthiş direğe kafa atma olayı vuku bulur.
Bu sadece hatırlatmak içindi bu ruhu. Şimdi ise kendi kalesine gol atmış arkadaşına herkes sırtını dönüp gidiyor. Geçen sene de böyleydi, ondan önceki senede. Olay yıldızlarda değil takım ruhunda. Bu ruhu sadece Fenerbahçe’de görebiliyoruz bugün. Onun sebebi de kaptan, kaptanlığını yapıyor. Beşiktaş ne zaman İbrahim Üzülmez’i kaybetti, işte o gün ruhunu kaybetti. Onun görevini yapabilecek tek bir adam yok o takımda. Ya da yapmak istemiyorlar. Şimdi ki şımarık çocuğa oynasın diye kaptanlık veriyoruz. Takımı savunması, oyunculara sahip çıkması gerektiğin de ağlak bakışları ile sağa sola voltalar atıyor. Takım içinde ne kadar çok yabancı, o kadar sorun demek. Manchester United neden senelerden beri böyle değil diye soran olursa sebebi çok belli. Alt yapıda birlikte büyümüş çocuklar hepsi. Hepsi birbirlerini çok iyi tanıyor. Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğunda, ya da Türkiye’nin dünya 3. olduğu sene… Hep durum aynıydı. Birbirleri ile büyümüş, zaman geçirmiş, bir aile olmuşlardı. Bir de Hiddink’in Türkiye’sine bakıyoruz. Kampı bile otelde yapıyor, dışarı dahi çıkamıyorlar. Açık cezaevi modunda takılıyorlar. Sahada düşeni kaldıracak bir tane adam yok. Avrupa Şampiyonası’nda böyle miydi? 119. dk’da yediğimi golden sonra Hamit düşen arkadaşlarını kaldırıyordu. Çünkü inanıyordu onlara. Aynı Hamit şimdi umursamaz modda. Çünkü onu o hale getirdiler. Sırf Hamit değil. Yenilen gollerden sonra Volkan yerde çökmüş oturuyor, herkes birbirine arkasını dönmüş söylenip duruyor. Biri çıkıp da “Hadi çocuklar, kendinize gelin!” tarzında bir şey demiyor. Ruhlarını çoktan kaybetmişler.
Abdullah Avcı güvendiğimiz, herkesin sevdiği bir teknik direktör. Şu an ki kadroya baktığımızda çoğu onun alt milli takımlarla başarılı olduğu zaman ki öğrencileri. Zamanında Nuri ile uçurduğu milli takımı, yeniden Nuri ile A Milli Takım’da uygular. Bizim gibi leşçiliği seven insanlar arasında başarılı olması dileğiyle, hayırlı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder